Yazar Adı : Kim Karr Çevirmen : Yonca Mete Soy Orjinal Adı : Torn (Connections, #2) Tür : Aşk, Yeni Yetişkin Sayfa Sayısı : 400 Yayınevi : Yabancı Yayınları /2015 GR Puanı : 4.24
Arka Kapak : Onlar birbirlerine aitti… Ta ki sırlar onları ayırana dek. Rock yıldızı River Wilde, vazgeçilmez sevgisi ve sadakatiyle Dahlia London'ı umutsuzluğun kıyısından kurtarmış, onu hayata geri döndürmüştü. Şimdiyse birbirine dolanmış geçmişleri aşklarının gücünü test etmek üzereydi…
Serinin 2. kitabı elimde biraz süründü ne yazık ki :/ Bu seride şimdilik 6 kitap, 3 tane de yan kitap var. 1 - Yeni Bir Başlangıç (Connected) : Dahlia - River 2 - Paramparça (Torn) : Dahlia - River 3 - Mended : Xander - Ivy 4 - Frayed : Ben - Bell (Yok artık!!!!!) 5 - Flawed : Caleb - Gemma (Çıkmadı.) 6 - İsim henüz belli değil. 2016'da çıkışı bekleniyor. Kitap kapakları orjinal kapak ama neden sarı saçlı denilen karakter için koyu renk saçlı bir kız seçilir kapak resmi için? Anlamıyorum :/ İlk kitabı sevmiştim. Hatta 4 puan vermiştim (Yorum için tıkçık :)). Özellikle final vurucuydu. Devamı için heyecanlandırmıştı. Ama ikinci kitaptan beklediğimi alamadım. Kitap elimde süründü, çünkü sıkıldım. Dahlia'nın "buna henüz hazır değilim"lerinden bıkma seviyesine geldim. İlk kitabın sevimli dokunuşları bu kitapta da vardı ama galiba azdı. Zaten ne olacağını bilirken, bile bile lades demek gibi bir durum yaşadım diyeyim. Devam kitabı için ne olması gerekiyorsa o vardı aslında. Karakterlerin tercihleri, tepkileri de gayet mantıklıydı. Buna rağmen bana pek keyif vermedi. Belki de araya zaman girdiği için böyle düşünüyor olabilirim. Dahlia ve River'ın hikayesi keşke bu kadar uzamasaydı. Seriye devam ederim büyük ihtimalle. Bu kitapta hayal kırıklığı yaşamış olsam da yazarın kalemi hoşuma gidiyor. 4. kitap için ne diyeceğimi bilmiyorum. Yani ne diye böyle bir kitap yazma gereği duydu bu iki kişi için acaba? İlginç...
Benim için fena değil seviyesinde kaldı kitap kısacası.
Yazar Adı : Josh Malerman Çevirmen : Aslı Dağlı Orjinal Adı : Bird Box Tür : Korku, Gizem, Distopya Sayfa Sayısı : 336 Yayınevi : İthaki Yayınları /2015 GR Puanı : 3.93
Arka Kapak : Dışarıda bir şey var…
Görülmemesi gereken korkunç bir şey… Ona atılan bir bakış kişiyi ölümcül bir deliliğe sürüklüyor. Ne olduğunu ve nereden geldiğini ise kimse bilmiyor.
Malorie ve iki çocuğu, olayların başlangıcından beş yıl sonra hayatta kalmayı beceren bir avuç insan arasındaydı. Nehrin kenarındaki terk edilmiş bir evde çocuklarıyla yaşayan Malorie, ailesinin güvende olabileceği bir yere gitmenin hayalini kuruyordu. Fakat onları bekleyen yolculuk tehlikelerle doluydu. Tek bir yanlış hamle ölümlerine yol açabilirdi. Ve onları takip eden bir şey vardı.
Bu bilinmeyene doğru gözbağının karanlığında yaptığı yolculukta Malorie sık sık geçmişi hatırlıyordu. Bilinmez tehlikenin karşısında bir araya gelerek hayatta kalmaya çalışan, kendisini de aralarına kabul ederek onu da kurtaran ev arkadaşları teker teker aklına geliyordu: Bir zamanlar yabancı olan bir grup insanın birer birer kapısını çaldığı evde kurdukları ortak hayat... Ancak sağ kalan ve kapılarını çalan insanlar arttıkça ortaya yüzleşmeleri gereken bir soru çıkmıştı: Herkesin aniden delirdiği bir dünyada kime güvenilebilirdi?
Ödüller:
This Is Horror Ödülü - En İyi Roman Michigan Notable Book Ödülü Bram Stoker Ödülü - En İyi İlk Roman Finalisti Goodreads En İyi Korku Romanı Finalisti James Herbert Korku Ödülü Finalisti Shirley Jackson Korku Ödülleri Finalisti
Öncelikle korkmadığımı söyleyerek başlamak istiyorum yazıma :D Ayrıca bu konudan güzel bir seri de çıkarmış. Hatta dizi uyarlaması bile yakışır yani :)) Ben korku filmi izleyemeyen biriyim arkadaşlar :D Bir zamanlar çok severek izlerdim ama gün geldi, izleyememeye başladım, neyse.
O yüzden kitaba başlamadan önce biraz tedirgindim. Kabus falan görür müyüm diye endişeliydim. Ama rahat olun, olaylar insanı korkutmaktan ziyade geriyor. Beni epey geren ve hayal gücümü şöyle sağlam çalıştıran bir bölüm de vardı. 'Oyyy!' dedim, 'böyle devam ederse yandım ben' :D Öyle devam etseydi sanırım epey korkacaktım ;)
Gerilimin dozu da yüksek değildi bana göre. Zeminde, o korku filmlerine has ince bir çizgiyle aralıksız devam eden bir gerginlik vardır ya hani. Bu kitapta da bu durum var. Çünkü atmosfer, öyle bir atmosfer. Gerilmemek mümkün değil. Ama yerimden zıplamak, okumaya çekinmek, tek gözle bakmak gibi hallere düşmedim :D Bu kitabın uyarlaması çekilirse, güzel ellerde çekilirse çok hoş olur diye düşünüyorum. Yalnız çok çok çok sağlam bir yönetmene ihtiyacı var. Yoksa yazık olur. Ben konuya da değineyim biraz. Malorie, kız kardeşiyle beraber yaşayan 20'lerinde bir genç kız. Gün geliyor internette ve televizyonlarda çıldıran, kendilerini öldüren insanların haberleri dolanmaya başlıyor. Tabii hepimizin yapacağı gibi, çoğu insan bu durumu fazla önemsemiyor ve normal hayatlarına devam ediyorlar. Fakat bu çıldırma durumu gittikçe yaygınlaşmaya başlıyor. Bu sefer insanlarda tedirginlik baş gösteriyor. Durum ciddiye bindikçe herkes önlemlere girişiyor. Olay şu ki insanlar dışarıdayken bir şey görüyorlar ve çıldırıyorlar. Sonra da kendilerini parçalaya parçalaya öldürüyorlar. Ve talihsiz kızımız Malorie, bu toplumsal delilik hali patlak verdiğinde hamile olduğunu öğreniyor!
Olaylar Malorie hamileyken ve Malorie doğurduktan sonra çocuklar 4 yaşındayken anlatılıyor. Yazar geçmiş ve günümüz arasında mekik dokuyarak Malorie karakterinin nerelere geldiğini aktarıyor bizlere.
Kitabı okurken bir yer dikkatimi çekti ve duraksamama neden oldu. Dokuzuncu denemesi diyordu. Malorie karakteri çocukları için imkansızı gerçekleştirmeye çalışıyordu. Ve hiçbir garantisi olmayan bir şey için çabalıyordu. Kitabın ana karakteri bir anne ve annelerin çocukları için yapamayacağı şey inanın yok! Yazar bunu güzel aktarmış. Yalnız, bende bir anne olduğum için benim bu durumdan daha fazla etkinlenmiş olmam olasılığı yüksek tabii. Akıcı bir dili var, olay örgüsü iyi işlenmiş, merak uyandırıyor ve devam etme isteğiyle dolup taşırıyor okuru. Uykulu gözlerle okumaya devam etmeye de çalıştığım oldu. Ama iş güç ve sorumluluklar galip geliyor böyle zamanlarda :D
Eksik bir şeyler vardı ama tam tarif edemiyorum. Yine de konusu, kurgusu, işleyişiyle beğenimi kazandı kitap. Çeviri ile ilgili bir sıkıntı hissetmedim. Sevgili Aslı Dağlı güzel ve temiz bir çeviri yapmış. Ellerine sağlık :) Sadece ufak tefen harf basım hataları mevcut. Onları da görmezden geliverin :D
Kapak tasarımı da bir harika değil mi?
Kitap tanıtımı için bir de torba üretmiş yayınevi. Belki bir yerlerde görmüş olabilirsiniz. Bu torbalar sadece tanıtım için az sayıda üretildiğinden sizler bu torbaya sahip olamayacaksınız, üzgünüm. Bende bu torbadan istemiştim ama kargo paketinde çıkmadı ve üzüldüm tabii. Yani kitap torbanın içinde gelecek diye ümidiniz varsa o ümidin derhal boynunu vurun, sizde benim gibi üzülmeyin boşuna :D
Korkuseverseniz size hafif bile gelmeyecektir, okumaya bu durumu göz önüne alıp karar verin emi? Sonra 'bunun neresi korku?' demeyin ;)
Yazar Adı : David Eagleman Çevirmen : Duygu Akın Orjinal Adı : Sum: Forty Tales from the Afterlives Tür : Bilim - Kurgu, Kısa Hikaye Sayfa Sayısı : 128 Yayınevi : Domingo Yayınevi /2010 GR Puanı : 4.14 Arka Kapak : Guardian, Chicago Tribune, Scotsman ve Barnes and Noble 2009'un en iyi kitapları seçkilerinde
-"Bu yıl Eagleman'ın 'Ve...'sinden daha baş döndürücü bir kitap okuyamazsınız." Stephen Fry
-"Küçük bir büyük fikirler kitabı...Her öykü yeni bir Cennet." Brian Eno
-"Eagleman gerçekten farklı. 'Ve...'yi okuyun, büyülenin. Tekrar okuyun, tekrar büyülenin." Time
-"Bu nefis ve düşündürücü öykü derlemesi, son sayfa çevrildikten çok sonralari dahi okuyucunun zihnine musallat olmayi sürdüren o tuhaf, sınıflandırılması güç kitaplar kategorisine ait." Alexander McCall Smith, NY Times
-"Şaşırtıcı derecede orijinal... Dudak uçuklatacak kadar dahice." Geoff Dyer, Observer
-"'Ve..' dünyanızı ihtimaller ile zenginleştirecek ve bunu yaparken size bir insanın hayal gücünün ne kadar derin ve gizemli olabileceğini gösterecek." Mary Postgate, Scotsman
-"Gerçekten muhteşem. Öykülerin yaratıcılığı, anlaşılırlığı ve zekiliği ile tüm kitaba hükmeden dinginlik birleşerek ortaya tamamen özgün bir yapıt çıkarıyor." Philip Pullman
Öldükten sonra başımıza neler gelir? Ve bu insanlığımız hakkında bize neler söyler?
Sonraki hayatta Tanrı'nın bir bakteri boyutunda ve varlığınızdan tamamen bihaber olduğunu keşfedebilirsiniz ya da yanınızda yalnızca hatırladığınız insanları bulabilirsiniz. Kimi sonraki hayatlarda tüm yaşlarınıza ayrılmış halinizdesinizdir, kimisinde kredi kart kayıtlarınıza bakılarak yeniden yaratılırsınız, kimisindeyse aslında olabileceğiniz ama olmadığınız kişiliklerinizin moral bozucu varlıklarıyla birarada yaşamanız gerekir.
Eagleman aynı anda hem komik, hem hüzünlü hem de sarsıcı olabilen kurmaca öyküleriyle geleneksel kavramlar kulesini yerle bir ediyor ve bizlere kendimizi 'burada' ve 'şimdide' görmemizi sağlayan, büyüleyici bir mercek sunuyor. Dudak uçuklatıcı bir hayal gücüne dayanan bu öykülerin kökleri bilime, romantizme ve gizemli varoluşumuza yönelik huşuya dek uzanıyor. Bu kitap, ölüm, ölümsüzlük, ümit, aşk, biyoloji ve insanlığımızın yepyeni çehrelerini ortaya çıkaran arzunun bir karışımı.
Çok farklı bir deneyimdi. Psikolog bir arkadaşımın kitaptan bahsetmesiyle ilgimi çekince, kitap elime geçer geçmez okumaya başladım. Zaten kısa bir kitap ama dolu bir kitap. Yazarın daha önce okuduğum başka bir kitabı yok. Ama ilginç bir adam olduğunu söyleyebilirim. Özellikle ilgimi çeken bir bölüm var ki beni epey şaşırttı. 'Türler Basamağında İniş' bölümü değişik bir bölümdü benim için. Buradan yaşadığım deneyimi paylaşmayacağım. Spoiler olmasın. Benim yaşadığım gibi bir durum yaşama ihtimaliniz yüksek çünkü. Bu kitap için biraz donanım sahibi olmak gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde pek bir şey ifade etmeyebilir size. Zaten kitap kısa olduğundan çabuk bitiyor ama daha uzun olaydı benim sıkılma ihtimalim epey yüksekti. Kitapta küçük hikayeler var. Ölümden sonraki hayatla ilgili görüşlerini paylaşıyor yazar. Yalnız bunlar biraz değişik görüşler, uyarmadı demeyin :)
Orjinal Adı : Fringe Yönetmen : Brad Anderson, Joe Chappelle Senaryo : J.J. Abrams, Alex Kurtzman, Roberto Orci Yapım Yılı : 2008 - 2013 IMDb Puanı : 8.5 Tür : Bilim - Kurgu, Dram, Gerilim, Gizem Süre : 43 dk.
Konusu : Bilimkurgu, drama ve gerilimin iç içe geçtiği yapımda bir özel ajan, bir bilim adamı ve oğlundan oluşan üçlümüz, bir dizi inanılmaz olayla bağlantılı ölümcül bir gizemi çözmeye çalışıyorlar... Tüm yolcuların ve mürettebatının ölmüş olduğu, içinde hiçbir hayat belirtisi bulunmayan bir uçak Boston Logan Havalimanı'na iniş yapar... Bu gizemli olayı araştırmak üzere, FBI Özel Ajanı Olivia Dunham (Torv) görevlendirilir. Ancak araştırma esnasında ortağı Özel Ajan John Scott (Valley), ölümün kıyısına gelir. Çılgına dönen Dunham, umutsuzca ona yardım edecek birilerini aramaya başlar. Bu durum, özel ajanımızı günümüzün Einstein'ı Walter Bishop'a (Noble) götürür. Ancak Bishop, 17 yıldan fazla zamandır akıl hastanesindedir ve ona ulaşabilmenin tek yolu da asi oğlu Peter'ı (Jackson) yardım etmeye ikna etmekten geçer. Özel Ajan Philip Broyles'ın (Reddick) emrindeki üçlümüz, zamanla o ölümcül uçakta yaşananların, çok daha büyük ve şok edici bir gerçeğin sadece ufak bir parçası olduğunu keşfedeceklerdir...
Dizi sohbeti açıldığında önereceğim ilk dizilerden biri olan Fringe'ten bahsetmek istiyorum sizlere.
Bilim - Kurgu seven biriyseniz kesinlikle kaçırmamanız gereken bir dizi. Yalnız şöyle bir talihsizliği oldu. Kanal ya da şirket anlaşmazlığı kaynaklı dizi kısa kesildi. Aslında 8-9 sezon planlanıyordu ama 4. sezon bittikten sonra anlaşmaya varamadıkları için en son yayınlanacak olan sezon, 5. sezon olarak izleyicinin beğenisine sunuldu. Ben ve benim gibi bu diziyi seven bir çok kişi de üzüldü tabii.
Dizinin bir sürü, bir sürü, bir sürü afişi var. Bir kaç örnek göstereceğim, seçmek zor oldu :D
Bunlarda bölümlerin arasına sıkıştırılan ufak görüntülerden yapılan afişler :
Favorimi sormayın, yok çünkü. Seçemem, mümkün değil :))
Diziyi bilen biliyor ama daha önce hiç duymamış çok kişiyle karşılaştım. O yüzden biraz bahsetmekte fayda var.
Ana karakterlerimizden Olivia Dunham (Anna Torv) bir FBI özel ajanıdır. (Kendisi, diziyi izlediğinizde sizinde farkedeceğiniz üzre soğuk yapıda bir karakter.) Kendisi gibi ajan olan ortağıyla aynı zamanda sevgilidir. Fakat işleri gereği bu ilişkiyi gizli saklı sürdürmektedirler. Gün olur Olivia'nın sevdiği adam ölümle burun buruna gelir. Bu durum karşısında zeki ajanımız, sevdiğini kurtarmak için elinden geleni ardına koymaz, arar tarar, sorar soruşturur. En sonunda günümüz Einstein'ı kabul edilen Walter Bishop'a (John Noble) ulaşır. Fakat bu zeki adam çok uzun süredir bir akıl hastanesinde hayatını devam ettirmektedir. Onu dışarı çıkarmanın tek yolu da oğlu Peter Bishop'la (Joshua Jackson) iletişime geçip, babasının dışarı çıkmasına onay vermesini sağlamaktır.
Peter babasının akıl hastanesinden çıkmasına yardım eder ama babası Peter'ın gitmesini istememektedir. Bu sayede bu üçlü bir araya gelip gizemli olaylar üzerinde çalışmaya başlarlar.
Genellikle her bölüm farklı bir gizemi konu alan dizi, altta yatan ana konuya da ara ara değinip izleyiciye ufak ipuçları gönderiyor. Sonunda resmin tamamını görmenizi sağlıyor.
Dizinin senaristlerinden J.J. Abrams, aynı zamanda büyük beğeni toplayıp yaptığı finalle izleyiciyi epey hayal kırıklığına uğratan Lost (2004 - 2010) dizisinin de yapımcılığını üstlenmişti. Lost'un finalini Fringe dizisine giriş gibi göstermeye çalıştıklarını düşünüyorum ben. Yani önce Lost izleyip ardından Fringe'e geçerseniz biraz anlamlı gelebilir yaptığı şey.
Tabii bu söylediğim bu iki diziyi ya da Fringe'i hiç izlememiş olanlarınız için geçerli. Ben senaristlerin, Lost'ta anlatamadıklarını Fringe'le anlatmaya çalıştıkları ve bunda da başarılı oldukları kanaatindeyim.
Konu çok başarılı, senaryo çok başarılı, görüntü çok başarılı, efektler çok başarılı. Oyuncular bir harika. Say say bitmiyor :)
Anna Torv'a alışmak benim epey zamanımı aldı. Çünkü gerçekten çok donuk bir yüzle, aynı mimikler, aynı ifadelerle oynuyordu. Yalnız bir sezon geldi ki işte o sezon Anna Torv oyunculuğunu konuşturdu.
Joshua Jackson için pozitife yakın hissediyorum kendimi. Yani onunda donuk olduğu çok yer var ama adam da en azından biraz mimik var. Arada kullanıyor filan :D
Dizinin favorisi ise kesinlikle John Noble!!!
Biz ailece Yüzüklerin Efendisi serisini çok seviyoruz. Bütün filmleri arşivimizde mevcut. John Noble Yüzüklerin Efendisi serisinde Denethor isimli Kral Vekilharcını canlandırmıştı. Heh işte o rolü oynadığından beri John Noble'a bir soğuğum bir soğuk anlatamam.
Fakat Fringe'i izledikten sonra adamın aslında ne kadar başarılı bir aktör olduğunu net bir şekilde anlamış oldum. Walter karakteri, kesinlikle Fringe'in gözbebeği. Öyle bir oynuyor ki sizi duygudan duyguya geçiriyor. Üzülmenize, ağlamanıza, gülmenize engel olamıyorsunuz!
Bölüm süreleri 43 dk. görünüyor ama ilk bölüm yaklaşık 1,5 saat. Gözünüz korkmasın, sadece ilk bölüm böyle :D